Söylemek istediği çok şey vardı, hepsi de güzel şeylerdi. Kalbinden ne geçiyorsa dökmek isterdi hepsini. Akan su gibi konuşmak, Fransızlar gibi veda etmek ve üzüntüden değil mutluluktan, belki biraz hüzünden ağlamak… “too late” ifadesini hiçbir zaman sevmedi, hiçbir şey için asla çok geç olmadığını düşünürdü. Hep sevdi, hiçbir zaman kin besleyemedi onu incitmeye çalışanlara bile. Kuğu derlerdi ona, o yüzden kendisine bu kelimeyi yakıştırırdı. Gözlerinin içine bakmaya korktu, konuşmaya bile cesaret edemedi. Öylesine ürkekti ki… Tanrı’nın en büyük cezasını, ona verdiği bu aşırı duygusallık olduğunu düşünmeye başladı. Aslında, bunu ona bahşedilen bir güzellik olarak görürdü önceleri ama her şey değişti. Herkes onun ne kadar olgun olduğunu düşünürdü tüm gençliğine rağmen. Bir keresinde neredeyse ellisini geçen yaşlı bir rus piyanistle tanışmıştı tesadüf eseri. Laura adını taşıyan bu zarif kadın, onu senelerdir tanıyor gibiydi. Genç kızın gözlerinin içine baktı, nasıl da zarif olduğunu söyledi. Konuşmaya devam etti, sadece bir balerini değil balerinlerin can verdiği karakterleri onda gördüğünü söyledi. Genç kız, ilk bakışta mağrurdu ve daha sonra derine gidiyordu. Üzerinden aylar geçti, Laura’nın söylediklerini anımsadı genç kız. Ailesine kızmaya başladı ve arkadaşlarına. Pamuklar arasında yetiştirilmişti ve onu arzulayan erkekler dışındaki tüm arkadaşları onu korumakla yükümlü gibi davranıyorlardı. Söz konusu kuğu olduğu zaman, onu herkesten sakınıyorlardı. Hep kötü bildikleri birine yakın durmasını istemediler ama göz ardı ettikleri bir konu vardı. Kuğu, içindeki yabani tarafı anımsadı ve kendi gibi olmayanın yanında durmayı istedi. Kuğuyu gözünden bile sakınan arkadaşları onu kaybetmekten korktu ama onun dikbaşlılığının bilincindelerdi. Kimseyi dinlemeden iyi olduğuna inandığı bir ruhun etkisine kapıldı, farkında olmadan esen yel gibi çarpıldı onun yüzünden. Sarhoşluğun bir adım berisinde duran çakırkeyifliğin tadına varıyordu ama kendine geldiğinde tüm bunların bir aldatmacadan ibaret olduğu görüp üzülüyordu. Çevresi yabani tarafını ortaya çıkaran bu kişiye öyle tepkiliydi ki kuğuya kızgınlardı. Kuğu kendi kanatlanıp kendi arzusuyla ona uçmaya çalıştıkça yalpalıyor ve inciniyordu. Dayanamadı… Güzele gitsin ve orada kalsın ya da bitsin istiyordu. Kalbini ortaya döktü ama olacakları hiç ummadığı kadar büyük bir hayalkırıklığına uğradı. Eskiden beri, insanın içinde her zaman sevgiye yer olduğunu hissederdi. Önce hislerinin onu şaşırttığına şaşırdı, sonra da nasıl bu kadar incinebildiğine. Sadece sevgi gösterdiği birinden nasıl bu kadar alay gördüğüne inanamadı. Öylesine örselendi ki onu düşünmediği halde onu hatırlatan herhangi bir nesne gördüğünde bile her şeyi gördüğünde bile her şeyi baştan yaşarcasına üzüldü. Çekmecenin bir köşesinde bulduğu tirbüşon, pasajda gözüne ilişen bir sigara gözyaşlarının nedeni oldu kimi zaman. Yine de onun mutlu olmasını diledi, çünkü kuğunun yüreğinde sadece sevginin yeri vardı. Onu mutlu gördüğünde yüzünde bir tebessüm beliriyordu gayriihtiyari, ama kuğunun üzüntüsünden kendisine bir mutluluk payı çıkardığını görünce daha da derinden sarsıldı kuğu. Kuğunun ölümünü görmesini dilerdi, belki yüreğinde küçük de olsa bir kıpırtı olur diye. Kuğunun ölümünü diledi ve kuğu öldü.
Sizin sevginize ihtiyaç duyan kim olursa olsun, sevgiyi yüreğinizden eksik etmeyin. Pamuklara sardılar beni, hep sevgiye boğdular ama benim de yüreğimin parçalandığı anlar oldu. Arkadaşlarımın hayata veda ettiklerine gördüm, ayakta durmakta güçlük çektiğim hatta bana sarılanlar sayesinde yere basabildiğim cenazelere katıldım. Yaşadığım her şeyin bana verdiği his bu kadar güçlüyse bunun nedeni bir şey görmemiş olmam değil yaradılışım gereği tüm duyguları derinden hissetmemdir. İçimde kalan çok şey var hala… Veda etmek istediğim ama görmeye dayanamadığım insanlar var. Gözünün içine bakmak istediğim ve “Neden?” diye sormak istediğim ama cevabını asla alamayacağımdan emin olduğum için tek kelime edemediğim kişiler var. Bu satırları okumayacağını biliyorum, ama okuyan için söyleyebileceğim tek şey var: “Herkesi her an ölecekmişçesine sevin, sevilmekten hiç korkmayın ve sevmekten asla vazgeçmeyin…”